top of page
Ara
  • Yazarın fotoÄŸrafıGeoSapiens

Bir Köy Enstitülünün Gözünden Köy Enstitüleri


Bir süredir Köy Enstitüleriyle ilgili bilgimi arttırmak, olanı güncellemek istiyordum. Yakın bir arkadaşım Türk Eğitim Tarihi, Kır Sorunları gibi konularda çeşitli yayınları okuyor ve takip ediyordu. Kendisinden şu meşhur Köy Enstitülerini anlatan, o ruhu yaşatacak bir kitap rica ettim. Sağolsun o da bana bir kitap verdi. Şimdi, bu okuduğum kitaptan yola çıkarak Köy Enstitüleri hakkında genel bir bilgi paylaşacağım.

Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin en parlak ve orijinal bir projesidir Köy Enstitüleri. Tamamen bizim vatandaşımızın bilgi, beceri ve kültür özelliklerine göre dizayn edilmiş ve faaliyete geçirilmiştir. 1940 yılında Köy Enstitüleri kanunu çıkınca köylerdeki öğretmen okulları enstitüye çevrilmiş ve belli bir ücret karşılığında kırsal köy çocuklarının eğitim öğretim faaliyetlerini mezun oluncaya kadar üstlenmiştir.


Peki nedir bunu bu kadar özel yapan? Madem bu kadar özel ve yararlıydı neden kapatıldı? Kimlerin işine yaradı? Kimler kazandı ve kimler kaybetti. Hemen söyleyeyim, kazandığını düşünenler de dahil olmak üzere koca bir yurt maalesef ki bu orijinal ve işleyen modeli kaybetti. Kısa süreli çıkarlar uğruna uzun vadeli gelişimler engellendi. Ülkenin kalkınmasının önüne koca bir taş duvar örüldü. Hepi topu 8-10 yıl açık kalan bu Enstitüler sayesinde Anadolu insanı, medeniyet ve uygarlıkla tanıştı. Eğitimin ve dünyanın kıymetini bildi. 1940 – 1950 yılları arasında öğrenilen bilgiyi pratiğe dökmeyi, durmadan, yorulmadan ve coşkuyla işler yapıp memleketi kalkındırma ülküsünün peşine düştü…


Dişinden, tırnağından, tarlasından para arttıran köylü halk, çoluğunu çocuğunu okusunlar, tabiri caizse “adam olsunlar’’ diye bin bir zorlukla bu enstitülere gönderdi. Okusun ki kimseye boyun eğmesin, ezilmesin, haklıyı haksızı bilsin, haklının hakkını savunmayı öğrensin ve insana yakışır bir değer görsün diye…


Görsel 2. Köy Enstitülü bir kız Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ve Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel'e bir şeyler okuyor.


Köy Enstitülülerin Farkı

Peki ama bu öğrenciler nasıl yetiştiler ve farklı olarak neler yaptılar?


Eğitim öğretim hayatı boyunca enstitüye kaydını yaptıktan sonra bu öğrenciler bir yandan kültür dersleri görür; çevresini, tarihini, yurdunu ve dünyayı öğrenir. Bir yandan ise günlük hayatta işlerine yarayacak hatta onlara ikinci, üçüncü bir meslek olarakta kazanım sağlayacak marangozluk, tarım ve hayvancılık, demircilik, inşaatçılık, terzilik vs. gibi işlerde öğretilir ve uygulatılırdı. Asıl vazife şuydu: köy okullarına bilgili, çağdaş ve dünyayı bilen bir öğretmen yetiştirmek. Ancak bu eğitim modelinde köy öğretmeni demek aynı zamanda el becerileri gelişmiş, toprağı sürebilen, demiri kesebilen, duvarı dikebilen öğretmen demekti. Bu yüzden öğrencileri bu şekilde yetiştiriyorlardı. Mezun olanlar köylerine dönerek hem öğretmenlik yapacak hem de köy işleriyle ilgilenip, eğrisini doğrusunu göstererek köyünü ve yakın çevre köyleri kalkındıracaktı. Büyük oranda öylede oldu zaten.



Görsel 3. Güzel sanatlar eğitimi alan enstitülü öğrenciler


O dönemin kır insanının düşüncesine göre okumuş insan iş yapmamalı, eline toprak değmemeli, ayakkabısı tozlanmamalı ve o keyfine bakmalıydı… Ancak misyon bu değildi. Enstitü bu bağnaz ve tembel sistemi değiştirmeyi üstlenmişti. Onlar için tam tersi olmalıydı. Okuyan insan öğretmeli, yol göstermeli ve çalışarak, daha çok çalışarak köyünü ve yurdunu kalkındırmalıydı.

Köy enstitülü öğrenciler bavullarını kendi yapar, ekmeklerini kendi pişirir, yırtılan ayakkabılarını ve kıyafetlerini kendileri dikerdi. Bunları hem beceri olarak görüyorlardı hem de maalesef yokluktandı. Çoğunluğu bırakın yeni bir şey almayı temel ihtiyaçlarını bile zor karşılıyordu. Böyle böyle okulunu bitirenler oldu. İçinde oturdukları binaları kendileri yaptılar. Ustası, kalfası, plancısı ve amelesi yine kendileriydi (Görsel 4). Bağda bahçede sebze ve meyveler yetiştirdiler, ot bitmez denilen yerlerde toprağı işleyerek tarım alanı olarak geri kazandırdılar, akan derelerden okullarına su kanalları yapıp tesisat döşediler. Hele kız çocukları dikiş işlerinde ustalaşıp köylerinde iş kolu yarattılar. Dünyada medeni olarak neler yapılmışsa onlarda yapmak istiyorlardı. Bu öğrenciler aynı zamanda güzel sanatlar eğitimi alarak piyano, keman, tiyatro gibi alanlarda ustalaştılar. Onlar çalışkan ve yurtsever bir vatandaş olarak yetişiyorlardı. Aynı zamanda toplum içinde nasıl konuşulur, nasıl davranılır, nasıl kibar olunur bunları öğrendiler.


Görsel 4. Çalışacakları binaları kendileri yapan köy enstitülüler.

Karşılıklı olarak tartışma ve dinleme alışkanlıkları günlük hayatlarına işlemişti. Enstitüler tam bir özgür tartışma ortamıydı. Öğrenciler kendi aralarındaki sorunları açık ve uygun bir dille gündeme getiriyor ve çözüm arıyorlardı. Aynı şekilde öğretmen-öğrenci arasındaki konularda tartışmalara açıktı. Hatta bir keresinde dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü bir Enstitüyü ziyarete gider. İnönü gelecek diye o gün yemeklerde et pişirilerek dağıtılır. Öğrenciler neden Cumhurbaşkanı’na özel menü çıktı diye tartışma yapabilecek bir görgüyle yetişmekteydiler.

Ne DeÄŸiÅŸti?


Dönem soğuk savaş dönemiydi. Dünya doğu ve batı olarak kutuplaşmıştı. Biz ülke olarak batıya yanaşıyorduk ve Rus düşmanlığı vardı. Rusya kominizmle yönetiliyordu. Enstitünün misyonu bazı kesimler tarafından yanlış anlaşıldı ve bazı kesimler tarafından da bilerek çarpıtılarak yanlış aktarıldı. Köy ağasının köylüyü ezmesine karşı çıkmak, köylü insanında okumasını ve fikirlerini açık açık beyan etmesi, özgür düşünmesi ağaların, tarikatların, şeyhlerin ve gerici insanların işine gelmedi. Gücü oldukça enstitüyü ve eğitim modelini karalamaya başladılar. Öğrenciler güya kominist olarak yetişiyor ve Rus ajanlığı yapıyorlardı. Dedikodular ve iftiralar iyice arttı. İşin daha da kötü yanı İsmet İnönü de bu duruma seyirci kalmıştı. Enstitüler yalnız ve bir başına kalmaktaydı. Gerici insanların sesi çok çıkmaya ve halka karşı enstitüleri kötülemeye başladılar…



Ne yazık ki sadece 8-10 yıl açık kalabilen Köy Enstitüleri tekrardan öğretmen okullarına dönüştü ve Cumhuriyet’in en büyük kazanımlarından birisi göz göre göre tarih oldu. Oysa 21 Köy Enstitüsü 41.000 köyün çekirdeği idi.

Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin, çağdaş insanların ülkesi olmasını istemiş ve bizlerin muasır medeniyetler seviyesine ulaşmamızı istemişti. Elbette bir gün Atatürk’ün bu dileği gerçek olacaktır. Çünkü Atatürk şöyle dememiş miydi…“Türk milleti çalışkandır, Türk milleti zekidir…’’

Görsel 5. Enstitülerde hem kültür hem de uygulamalı olarak öğretilen dersler





Kaynak kitap: Talip Apaydın, “Köy Enstitüsü Yılları’’, Literatür Yay. 2.Basım 2012.

157 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page